2019 >
Flower Wound
Curator: Derya Yücel
Kasa Gallery, Istanbul
FLOWER WOUND
Neriman Polat / Nurcan Gündoğan
13.03. – 27.05. 2019
Kasa Gallery
"Consumption in the commencement is easy to cure, and difficult to
understand; but when it has neither been discovered in due time, nor
treated upon a proper principle, it becomes easy to understand, and difficult
to cure... The same thing happens in state affairs, by foreseeing them at a distance,
which is only done by men of talents, but when they are suffered to increase to such
a height that they are perceptible to everyone, there is no longer any remedy."
Susan Sontag
Susan Sontag, quoted from Machiavelli in Illness as Metaphor (New York: Farrar, Straus & Giroux 1978) |
Artists who possess the courage to face the pain and evil produced by the society in which they live look at how consciousness may reach more profound and creative dimensions when the “wound” spreads and penetrates the entire structure. Just as a wound may interrogate the entirety of the body, artists may also, through discourses and practices, interrogate the status quo that societies apply to protect themselves. For without true illness, there will be no true healing. The existence of evils / suffering / wounds in social life is a suspicion, a threat cast over what goes on, and causes wounds in the body of society exposed to infections that hurt, bleed, and form scabs. “Flower Wound” focuses upon bringing this out into the open, analyzing it and removing the scab. The exhibit forms a shared space of challenge through “victim/other” stories and collective productions by Neriman Polat and Nurcan Gündoğan.
“Flower Wound” points with three spaces to the many antagonistic points of resistance and struggle that power domains set down, female/male, homosexual/heterosexual, insane/sane, immigrant/local, worker/employer. In the gallery’s first room Nurcan Gündoğan’s “Silent Requiem” installation derives a shared suffering from personal tragedy. The artist’s installation presents a requiem for all “children” who are torn from life, suffer violence and lose their homes, their freedom and their future; it takes shape around a music we see but cannot hear, just as we observe the suffering of others but do not see it. The artist recreates with tiny children’s shoes the notation of Gustav Mahler’s 1904 lieder setting to music Friedrich Rückert’s poetry for dying children. The musical notation represented on the surface of the wall by tiny footprints becomes a silent requiem we see but cannot hear.
Nurcan Gündoğan’s video and installation titled “Hey Worker” employs a relational technique distant from the didactic to put forth the struggles of workers and their search for justice with the tools of resistance and expression used by those who are victimized and ostracized. The artist’s installation carries to the space a stylized representation of a workers protest, the resistance by 132 Flormar workers, the vast majority of them women, who were fired when they joined the Petrol-İş Union. The video also salutes women workers with the image of a woman applying her makeup to the accompaniment of the May Day Poem and the raised voices of women from the Flormar resistance in the background. This poem was written in 1923 by Yaşar Nezihe (Bükülmez), known as the first women to write a Turkish poem for the 1 May Workers and Laborer’s Holiday. As the |
video undermines social judgments directed against the image of woman, it reflects upon our faces the realities of labor and capital, producer and consumption, exploitation and resistance.
The sufferings we have not been able to mourn continue to bleed like open wounds. Femicide is one of the unending miseries of the geography in which we live. With her installation in the second room of the gallery space, “Flower Wound,” from which this show takes its name, Neriman Polat constructs a monumental requiem for murdered women. The meters of flannel cloth patterned with flowers, each one individually scraped into the fabric with exquisite care in a kind of ritual, point to each and every day that suffering not mourned creates a new wound. Each flower, like a bullet wound, memorializes women taken from us, lost to us, and the hopes torn from our hands. The discourse of murdered women, frequent and rightfully insistent in Neriman Polat’s works, appears in “Barricade” also. The artist brings into the exhibition space one of the “doors” evoking the unseen and unacknowledged suffering that goes on in the eerie vulnerability of “Home.” But here behind that door is the image of a woman preparing to defend herself from whatever mortal danger may come from without or within. The woman in this scene, where home is finally a “battlefield,” is seen lighting her cigarette behind a barricade constructed of pillows, her weapon by her side. Although the suspense of anticipation continues, the courageous expression on the woman’s face tells us that this home sentry duty will continue.
There is a well hiding all subordinated identities, a well in which all individuals are lost, or can be lost... The well is a profound, universal metaphor that signifies darkness, reflects the social unconscious or memory, and transmits the cycle of hidden suffering where silence reigns, but it also reminds us of the principle of hope facing the depth of thought, life and existence. The well constructed by Neriman Polat and Nurcan Gündoğan in the final room of the gallery space is a metaphor, a glance at the source of social wounds and suffering, malevolent, bottomless darkness, nightmares and the painful truth of life—death. But just as the water it holds makes possible the life around it, “Well” echoes the feminine power, struggle and hope that is the source of life.
Derya Yücel |
Çiçek Yarası
Küratör: Derya Yücel
Kasa Galeri, İstanbul
ÇİÇEK YARASI
Neriman Polat / Nurcan Gündoğan
13.03. – 27.05. 2019
Kasa Galeri
"...Tükenmenin, erimenin başlarda tedavisi kolay, anlaşılması zordur;
ancak zamanında keşfedilmediğinde ya da uygun bir ilkeye göre tedavi edilmediğinde
anlaşılması kolaylaşır ve tedavisi güçleşir... Olup biteni ancak yetenekli kişiler görebilir,
ne zaman ki herkesin görebileceği kadar büyürler, artık bir çare kalmamıştır."
Susan Sontag
(Susan Sontag, Macchievelli’den alıntı, “Bir Metafor Olarak Hastalık”, çev. Osman Akınbay, Agora Kitaplığı, 2003) |
İçinde yaşadığı toplumun ürettiği acıyla/kötüyle yüzleşebilme cesaretine sahip olan sanatçılar, “yara”nın tüm yapıya nüfuz ettirilmesi, genişletilmesi ile bilincin daha derin ve yaratıcı boyutlarına varılabileceğiyle ilgilenir. Yaranın bedenin bütünlüğünü sorgulaması gibi sanatçılar da toplumların kendilerini korumaya adadıkları statükoları söylem ve pratikleri aracılığıyla sorgulayabilir. Çünkü gerçek hastalık olmadan, gerçek iyileşme olmayacaktır. Toplumsal yaşamda kötünün / acının / yaranın varlığı, süregidene düşürülen bir şüphe, bir tehdittir ve toplumun gövdesinde, dünyanın enfeksiyonlarına maruz kalan bir yara, acır, kanar, kabuk bağlar. “Çiçek Yarası” başlığındaki sergi, bunu ortaya çıkarma, inceleme ve kabuğu kaldırma cesaretine odaklanıyor. Sergi, Neriman Polat ve Nurcan Gündoğan’ın “mağdur/öteki” olanın ortak hikâyeleri çerçevesinde ve kolektif üretimleri ile ortak bir itiraz alanı oluşturuyor.
İktidar alanlarının tesis ettiği; kadın/erkek, eşcinsel/heteroseksüel, deli/normal, göçmen/yerleşik, işçi/işveren gibi pek çok antagonistik direniş ve mücadele alanına işaret eden “Çiçek Yarası”, üç alandan oluşuyor. Galeri mekanında ilk odada Nurcan Gündoğan’ın “Sessiz Ağıt” isimli enstalasyonu, kişisel trajediden ortak bir acıyı çekip çıkarıyor. Sanatçının, yaşamdan koparılan, şiddet gören, yerinden edilen, özgürlüğü ve geleceği çalınan tüm “çocuklar”a bir ağıt olarak ortaya çıkardığı yerleştirme, görüp de duyamadığımız bir müziğin etrafında şekilleniyor, başkasının acısına bakıp da görememek gibi. Sanatçı, Friedrich Rückert’in ölen çocukları için yazdığı şiirleri 1904 yılında besteleyen Gustav Mahler’in notasyonunu küçücük çocuk ayakkabılarıyla yeniden kurguluyor. Duvar yüzeyinde küçük adımlardan oluşan bu notalar, gördüğümüz ama işitemediğimiz, sessiz bir ağıta dönüşüyor. Nurcan Gündoğan’ın “Ey İşçi” isimli video ve yerleştirmesi ise işçi mücadelesi ve adalet arayışını, mağdur ve dışlananların direnme ve kendilerini ifade etme araçları üzerinden didaktik bir dilden uzak şekilde ilişkisel bir yöntemle ortaya koyuyor. Sanatçının, büyük çoğunluğu kadın olan 132 Flormar işçisinin Petrol-iş sendikasına üye olduktan sonra işten çıkarılmasıyla başlayan direnişi, süreçteki izlenimleriyle ele alan yerleştirmesi, bir işçi eylemini stilize bir şekilde mekana taşıyor. Flormar’ın kadın emekçilerini selamlayan diğer bir çalışma da fonda 1 Mayıs şiiri eşliğinde makyajını tamamlayan bir kadın imgesinin izlendiği video. 1 Mayıs işçi ve Emekçiler bayramı için ilk Türkçe şiiri yazan kadın şair olarak bilinen Yaşar Nezihe (Bükülmez) tarafından 1923 yılında yazılmış bu şiirin arka fonu olduğu, aralarda Flormar direnişinden de kadın seslerinin duyulduğu video, emek ve sermaye, üreten |
ve tüketen, sömürü ve direniş olgularını yüzümüze yansıtırken aynı zamanda kadın imgesine yönelik toplumsal yargıların da altını kazıyor.
Yasını tutamadığımız acılar, açık bir yara gibi kanamaya devam eder. Galeri mekanının ikinci odasında yer alan ve sergiyle aynı adı taşıyan “Çiçek Yarası” isimli yerleştirmesiyle Neriman Polat, içinde yaşadığımız coğrafyada sonu gelmeyen acılardan birine, kadın cinayetlerine anıtsal bir ağıt inşa ediyor. Metrelerce çiçekli pazen kumaşın, bir tür ritüel gibi, her bir çiçek deseninin tek tek ve ince ince kazınmasıyla ortaya çıkan bu çalışma, yası tutulamadan yeni yaraların açıldığı her bir güne işaret ediyor. Kazınan çiçeklerin her biri birer kurşun yarası gibi, aramızdan koparılan kadınlar, kayıplar ve elimizden alınan umutları anımsatıyor. Neriman Polat’ın üretimlerinde sıklıkla ve haklı bir ısrarla kendini gösteren kadın cinayetlerine yönelik söylemi “Barikat” isimli çalışmasında da beliriyor. Sanatçı, “Ev”in içindeki korunaksızlığı ve tekinsizliği anımsatan, ardında yaşanan acıların çoğu zaman görülmediği ya da görmezden gelindiği “kapılar”dan birini sergi mekanına taşıyor. Ancak bu kez o kapının ardında, kendini dışarıdan ya da içeriden gelebilecek ölümcül bir tehlikeye karşı savunmaya hazırlanan bir kadının imgesi izleniyor. Evin artık bir “savaş” alanı olduğu bu sahnedeki kadın, yastıklardan oluşturduğu bir barikatın arkasında, silahı yanında ve sigarasını yakarken görülüyor. Bekleyişin gerilimi sürse de kadının yüzündeki cesaret ifadesi bu ev nöbetinin devam edeceğini bize anlatıyor.
Madun kılınan her türlü kimliğin, her bireyin içinde kaybolduğu, kaybedildiği… Felaketlerin gizlendiği bir kuyu vardır. Kuyu, karanlığı imleyen, toplumsal bilinçaltı ya da hafızayı yansıtan, acının saklandığı ve sessizliğin hâkim olduğu döngüyü aktaran ama aynı zamanda düşüncelerin, yaşamın ve varoluşun derinliği karşısında umut ilkesini de bize hatırlatan derinlikli ve evrensel bir metafordur. Neriman Polat ve Nurcan Gündoğan’ın galeri mekanının son odasında, bir hikayenin hem sonu hem de başlangıcı olarak inşa ettikleri kuyu, toplumsal yaranın/acının kaynağını, kötücül ve dipsiz bir karanlığı, korkulu rüyaları, yaşamın sancılı hakikati ölümün bir metaforu, bir iması olarak beliriyor. Ancak, tıpkı içinde su olmasının çevresindeki yaşama, hayata olanak vermesi gibi “Kuyu”da, yaşamın kaynağı olarak dişil gücü, mücadeleyi ve umudu da yankılıyor.
Derya Yücel |
.jpg)
Çiçek Yarası, Müdahele görmüş pazen kumaş, Yerleştirme, 2019
Flower Wound, Intervened flannel fabric, Installation, 2019
.jpg)
Barikat, 100x200 cm, Fotoğraf, 2015
Barricade, 100x200 cm, Photograph, 2015
.jpg)
Kuyu / Well, Taş- Çimento ve objeler, Yerleştirme, Nurcan Gündoğan ile, 2019
Well, Stone-cement and materials, Installation, collabration with Nurcan Gündoğan, 2019
.jpg)
.jpg)
2019 >
|