nerimanpolat
works > 2019  2018  2017  2016  2015  2014  2013  2012  2011  2010  2009  2008  2007  2006  2005  2004  2003  2002  2001  2000 1999 1998 1997

< Hakkında Yazılanlar

“ayağı yere basan bir sky-walker” Neriman Polat

Carla Paiolo

Bazı sanatçılar, karşı koyulamaz bir etkiyle, bugün ütopik ve başka bir zamana ait bir varsayımın çöküşüne denk düşen bir duyguyu uyandırırlar: sanat kalabalıkları harekete geçirebilir, her şeyden daha fazla. Eğer bu ikna edici değilse, mücadele duygusunun yok olacağını söylemek de oldukça büyük bir hatadır. Mücadele sadece çatışma değildir; küçük, duyarlı eylemler halinde, sezginin – ki sanatçılar sezginin yetenekli uyarıcılarıdır - öngörülemezliğiyle de gerçekleşir. Otoritenin her halükarda öcü gibi gösterip, hükümsüz kılmaya çalıştığı bir hakikat. Boyun eğdirme top yekun bir kontrol için hayatiyet taşır.

Neriman Polat bu hakikatin özünü anlamış bir sanatçı. Riyakarlık örtüsünü yırtarak, herkesin en derininden başlayarak temel duygusal kanalları yeniden harekete geçirmeye uğraşıyor. İnsanların yapısında bulunan yıkıcı tarafı harekete geçirmeyi başarıyor: bu bozuk mirasa tepki vermeye, karşı çıkmaya muktedir olan tarafı.

Onunki yaşadığımız toplumsal sürüklenişi apaçık ortaya çıkarma girişimi.

Eğer çağdaş sanat enformasyon akışının mekaniğini takip eden bir kafes çatma işiyse, suyun da hayat için gerekli bir madde olduğunu unutmamalıyız. Hareketin gücünü yakalamak. Kafesin çok uzaktan görülebilen bir tasarım olduğu hesaba katıldığında, sanatçının eğer başını eğerse veya daha kötüsü saklarsa içine girebileceği bir "sınırlandırma" yeridir.

Neriman Polat bu kafes sisteminin dışarıdan da görülebilen bir ayak bağı olduğunu ve bu dışarısının, bu pozisyonun bir ütopya olmadığını söylüyor. Tutkuları canlandırmanın ve bir şeyleri değiştirmek için mücadele etmenin bireysel sorumluluklarımız olduğunu hatırlatıyor. Küçük şeyler büyük eylemlere dönüşebilir. Öyleyse iç dünyamızı eşeleyelim; başkaları tarafından yaşanmakta olan bir yeri işgal ettiğimizi, öncelikle başkalarıyla yaşamak için doğmuş sosyal hayvanlar olduğumuzu hatırlayarak.

Mücadelede olduğu gibi aşkta da. Bize hayatın, bireysel özelliğin ayrımına varılacağı, en ince detayların, her bir değişimin ve trajikomik yönün yakalanacağı bir yer olduğunu anımsatır. En başta da her şeyin bir insani kategoriye genişletilebileceğini: eşikler ve coğrafi sınırlara imkan tanımayan şekline.

Bir sanatçı bunu başardığında, tarih de bunu bütünlüğü içinde takdir edecektir. Sistem başarısızlığa uğrar çünkü duygu eksikliği ve riyakarlık herkesin mirası değildir. Coğrafi sınırlar (veya sınırsızlık) kavramına dönüldüğünde, evrenselin yerel (veya özel) içinden geçtiği aşikardır. Polat, yaşadığı ülkenin, yaşadığı şehir İstanbul’un sosyokültürel ve politik dönüşümüyle ilgili detayları inceliyor. Dürüstçe konuşabilmek için, kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi hatırlamamız gerekir. Sanatçı için İstanbul bir kadındır ve "Şehrin Ritmi Dişidir" işinde bundan açık ve kesin bir biçimde bahseder. Burada açık bir görüş alanı tanımlanmıştır; rüzgarda titreşen siyah giysiler daha sonra beklentilerimizi genişleterek, bizi gizemle sarmalayarak kentsel mekan içinde kaybolur. "Hazır olmayan", fallus merkezli zihinleri rahatsız eden hareketler ve frekanslar, bu tür karşılıklı durumların yarattığı muamma ve görkemi bize emanet eder/havale eder/tevdi eder.

İstanbul aslında bir şehir ama zihinlerimizde uygarlıklar arası temasın gerçek alanına duyulan bir arzuyu temsil ediyor. Her türlü zordan, ayrımcılıktan ve anti-demokratik siyasi eylemden uzaklaştıran, çatışma yaratacak vesilelerden kimlik oluşturan bir güzellik çıkaran, aidiyetin sınırları ötesine geçen bir umut.

Neriman Polat kentsel ortamı "ayağı yere basan bir sky-walker" olarak kat ediyor. Kişisel ve toplumsal ilişkilerin yeniden inşasını akıtacağı elle dokunulur/somut bir mekan yaratıyor. İlk olarak, özel olanın paylaşımına açık ve tüm bireyci mantıktan, kölelik veya burjuva elitizminden bağımsız, kısıtlanmamış bir mekanı manipüle ediyor ve gösteriyor. Demokrasiden söz ediyor ve kendisini diyalog ve paylaşım kapasitesine sahip bir sanatçı olarak sunuyor, tıpkı "Hafriyat" kolektifiyle yürüttüğü çalışmalarda olduğu gibi.

Yapıtlarında, bilinmeyenle alakalı ve hareketli bir doğallığı çağrıştıran içsel bir gerçeklik açığa çıkıyor. Bu şekilde sanatçının performatif yapısı aydınlığa kavuşuyor ve acıyı koşulsuz şekilde kınayan, ataerkil bir toplumun sendeleyen kütlesiyle yüz yüze geliyor. Sadece Türkiye değil tüm dünyayı etkileyen bu hala canlı olan sakatlamanın bağırsaklarına giriyor. Depo’da sergilenen "Ev Nöbeti"nde bu performatif mizaçla uğraşan video-fotografik işlerin oluşturduğu bir rotayla karşılaşıyoruz. Buradaki ortamlar kimi zaman olanaksız bir zamanın derinlerdeki yüzeyine denk düşüyor ve beden de duygusal gerilimler ve toplumsal çalkantılardan oluşan ayrıntılı bir etkileşim içine konumlandırılıyor.

Bu kendine özgü zamanda beden durdurulmuş, yabancılaşmış, yaralanmış, sıklıkla da tehlikeye atılmış. Sahnede ya da hafızayla bağ kuran yerler ve nesneler arkasına saklanmış halde...

Öte yandan hareket ediyor, hatırlıyor, kaybediyor, acıyı yaşıyor, korkuyu sergiliyor ve somutlaştırıyor ve uzmanlık alanına sokuyor. Ev mezar taşıyla ve sonra da ölüm fikriyle karışıyor. Polat bizi tam eşikte bırakıyor ve şüphelerimizi tetikliyor.

En sonunda da bize bir geçiş imkanını, bozkıra ve parça parça dökülen yerlere ulaşan ışığı gösteriyor. "Azrail" işi kendini silahlandırmak zorunda kalan kadının acı veren durumunu gösteriyor ama yalnız olmadığını fark ediyor, çünkü ışık içeriden de dışarıdan da doğabilir. Ve birbirine destek olmayı seçen diğer kadınlarla yapılan suç ortaklığından. Bize, sayısız kuşku uyandıran incelik ve yetişkin nüansını göstermekten kaçınmıyor. Ve gülüşümüzü hiç kimsenin elimizden alamayacağını düşünmemizi sağlıyor. Asla.

 

"Eşik", Disambigua Artspace, Viterbo, İtalya

 

< Hakkında Yazılanlar